Skip to content Skip to footer

Hasta olmak ya da olmamak işte bütün mesela bu

Türkiye’den uzakta yaşamaya başladığınızda sizi en çok zorlayan şeyler ne diye sorsam doktora ulaşmak hemen hemen hepimizin listesinin en üst sıralarında yer alıyor. Benim de Ayurveda ile tanışmam oğlumun bir sağlık sorunundan sonra hasta olmamak için neler yapabiliriz diye araştırmam sayesinde oldu. 

Dünya Sağlık Örgütü’nün tanıdığı üç tıp sisteminden biri olan Ayurveda, aynı zamanda 5000 yıllık geçmişiyle, kökeni en eskilere dayananıdır. En temel farkı bütüncül olmasıdır, hastalık yerine hastaya odaklanır. Ayurveda hastalığı iyileştirmekten çok, hasta olmamayı kendi bedenimizde, zihnimizde denge içinde yaşamamızı amaçlar. Kelime anlamı yaşam bilimi olan Ayurveda, gerçekten de bir tıp sistemi veya beslenme tarzından çok daha fazlası günlük rutinler, uykusuzluk için çareler, kişiye özel spor önerileri, meditasyon, nefes egzersizleri, aromaterapi ile de zenginleştirilmiş bir iyi yaşama sanatı.

Her şey ve hepimiz boşluk, hava, su, ateş ve toprak elementlerinden oluşuyoruz ve bu elementlerin farklı işlevleri var. Daha anne karnına düştüğümüz anda element dağılımımız belli oluyor ve biz bunu prakruti olarak adlandırıyoruz. Hayatımız boyunca en mutlu, en iyi, en sağlıklı yaşamımızın formülü de bu ama zaman içinde yaşadıklarımız, çevremiz, mevsimler hatta saatler bile bizim bu element dağılımımızı değiştiriyor ve bizi düzensizleştirebiliyor. Ayurveda da amaç bu düzensizliği fark edip, özümüze dönmek. Bu yüzden de kişisel, hepimizin özü ve düzensizliği farklı. Bana iyi gelen bir başkasına iyi gelmeyebilir hatta bir süre sonra bana bile iyi gelmeyebilir. İstisnasız hepimize iyi gelecek ana besin kaynakları ise doğru solunum, sirkadiyen ritimlere göre uyku, temiz beslenme ve sevgi, şefkattir.

Birincil ana besin kaynağımız nefesimiz olmadan üç, dört dakikadan fazla yaşayamayız ama araştırmalara göre fonksiyonel solunum yapanlar sadece %3 ila 10 arasındadır. Doğru nefes almanın kuralları ise burundan alınıp, burundan verilen, diyaframın esneme payının fazla olduğu, kontrollü ve ritmik nefeslerdir.

İkincil ana besin kaynağımız ise uyku. Sirkadiyen ritme uygun uyku saatleri hepimiz için mutlak doğrudur. Sirkadiyen ritim ise doğayla uyumlu uyku saatleridir çünkü eğer biz uyuyorsak gece 22:00 – 02:00 arası bedenimiz yenileniyor, 02:00 – 04:00 arası ise zihnimiz. Element dağılımı su ve toprak fazla olanlar için altı saat uyku bile yeterliyken, hava ve boşluk en yoğun olanlar için sekiz saat uyku gereklidir. Saat 22:00’de uyumuş olamıyorsak bile 23:00’ü geçirmemekte fayda var. Gece çalışanlar için ise meditasyon mucizevi çözüm. Bilimsel araştırmalara göre yarım saatlik meditasyon, gece sekiz saatlik uyku kadar dinlendirir. 

Ancak üçüncül ana besin kaynağımız yediklerimiz. Ayurveda başkalarının aksine “Ne yerseniz, o’sunuz” demez, “neyi sindiriyorsanız, o’sunuz” der ve biz sadece yediklerimizi değil beş duyumuzla algıladığımız her şeyi sindiriyoruz veya sindiremiyoruz. Bu sebeple sadece ağzımızdan giren besinlere değil ağzımızdan çıkan sözlere de dikkat etmeli. Arınma ağızdan başlar.

Dördüncü ana besin kaynağımız ise sevgi ve şefkat. Kendimize gösteremediğimiz sevgiyi, şefkati başkalarından beklemek yerine önce kendimizi sevmekle, şefkat göstermekle başlayabiliriz. Sonra etrafımızın bize gösterdiği sevgi ve şefkatin tadını çıkarırız. 

Daha iyi, mutlu ve sağlıklı bir hayat için hangilerinde iyi olup, hangilerinin gelişebileceğine dikkat edip, küçük adımlarla ilerleyebilirsiniz. Her şey farkındalıkla başlar ve sadece siz isterseniz değişebilirsiniz. Sağlıkla ve sevgiyle kalın.