Ayurvedik yaşam tarzında doğayla uyumlu yaşanır. Aslında dışarıdan gelen uyaranları bırakıp, içimize döndüğümüzde içimizden gelen de aynıdır, sonuçta biz de doğanın bir parçasıyız. Doğayla uyumlu yaşadığındaysa bir başka parlarsın, bazen gözlerin, bazen cildin, bazen yaşam sevincin, bazen zihnin, bazen hepsi birden. Az ya da çok fark etmez, yapabildiğin kadar yapınca farkı mutlaka hissedersin. Yazdan kışa ve kıştan yaza geçiş mevsimlerinde detoks yapmak hem bir önceki mevsimden birikenlerden, toksinlerden arınmamızı sağlarken hem de bizi yeni mevsime hazırlar. Tek başımıza evde kolayca yapabileceğimiz uyku, rutinler, beslenme gibi bazı pratik bilgiler bu yazıda ama öğrenmek isteyene çok daha fazlası bu beş bin yıllık kadim yaşam bilgeliğinde.
Her şeyin başı sağlıksa sağlığın da başı kaliteli uyku çünkü ancak bu sayede organlarımıza ve zihnimize kendini yenileme, onarma fırsatı veriyoruz. Kış uykusuna hazırlananlar gibi biz de bu mevsimde daha çok uykuya ihtiyaç duyarız çünkü Vata sezonuna giriş yaptık ve zayıflamaya müsait bağışıklığımızı kuvvetlendirmenin en kolay ve en etkili yollarından biri de kaliteli uyku. Her gün aynı saatte uyumaya çalışabilir, en geç gece onbirde yatağa girmiş olup, kahve gibi kafein içeren uyaranları en son uykudan 10 saat önce tüketebilir, yemeği ise uykudan 3 saat öncesinde bitirebiliriz. Böylece uyurken bir de sindirimle uğraşmaz bedenimiz. Yatmadan 2 saat önce çalışmayı, 1 saat önce de ekranları bırakırsak, sabahları alarm bile kurmadan zinde uyanmak rüya değil gerçek olur. Yatak odamıza bilgisayar, telefon gibi ekranları sokmamak da diğer bir ipucu.
Ağaçların yapraklarını döktükleri gibi biz de bırakmayı deneyebiliriz. Dil sıyırmayla başlayarak sonra gardorbumuza kadar uzanan bir sadeleşme hafifletir bizi. Dil sıyırma da önemli olan sabah hiçbir şey yiyip, içmeden bir aparat veya metal bir kaşıkla yapmak. Diş fırçası tam tersine bu birikenleri daha da yayar. Birikenler ne derseniz, sabah ilk iş aynanın karşısına geçip dilinizi çıkarınca gördüğünüz beyaz tabakadır. O toksin tabakasını sıyırıp atmak ya da bırakıp yutmak işte bütün mesele bu. Elektrik süpürgesinin içinde birikenleri tekrar eve dağıtmak istemezsiniz değil mi? Üstelik dilimizin üzerinde organlarımızın refleksoloji noktaları var, sıyırırken onları da uyarırsınız ve uyandırırsınız. Böylece kabızlığa bile iyi gelir. Gün boyu daha iyi tat almamızı sağlayarak, dolaylı yoldan daha az yemeye de teşvik eder. Bu sadeleşmeyi hayatımızın her alanına genişletebiliriz. Bize yaramayan paketli gıdalara veda edip, rafine şekerlerle yolları ayırıp, süt ürünleriyle mesafeli bir ilişkiye geçmek bize her mevsim faydalı. Sonbahardaysa özellikle soğuk yiyeceklerden uzaklaşmak, sadece salata yemek yerine çorbaları baş tacı yapmak içimizi de ısıtır, sindirim ateşimizi de harlar. Sindirim ateşimiz de bizi hastalıklardan korur. Bize iyi gelmeyen insanlardan, düşüncelerden ve hatta iyi hissettirmeyen yerlerden, kıyafetlerden uzaklaşmak için de doğru zaman. Her şeyi biz seçemeyiz ama seçebildiklerimiz için hareket vakti.
Isınmaya geri dönersek sabahları ılık su, limonlu ılık su ve hatta ballı zerdeçal limonlu ılık suyla başlamak karaciğeri, bağırsakları temizler ve yeni güne taptaze hazırlar. (Bal sıcağa dayanamaz katacaksak suyun en fazla 50 derece civarında olmasına dikkat etmek gerekir.) Bu günlerde daha fazla suya ihtiyaç duyarız. Bu ihtiyacı ılık su ve bitki çaylarıyla gidermeliyiz. Gün içinde de yudum yudum ılık suyla içimizi hep sıcak tutmak uzak doğu kültürlerinin en önemli sağlık sırlarından. Ben bu suya çaysız çay diyorum çünkü nasıl çayı sıcakken yudum yudum içiyoruz suyu da öyle sıcakken öyle yudum yudum içmeliyiz.
Bu mevsim geçişinde su gibi daha fazla ihtiyaç duyduklarımız bir de yağlar. Zaten doğa da bize daha yağlı ürünler sunuyor. Zeytinler, fındıklar, fıstıklar, cevizler… Yemeklerimizi bir parça daha yağlı yapabiliriz ama tabi sağlıklı yağları tercih etmemiz kritik. Benim baş taçlarım zeytinyağı ve sadeyağ. Sadeyağın çocukların zihin gelişiminde büyük rol oynadığını biliyor musunuz? Ayurveda’daki adı ghee olan sadeyağ, bu sağlık sisteminde susam yağı ile birlikte ilaç olarak bile kullanılıyor. Üstelik yine bu mevsim geçişinin başlıca sorunlarından biri olan kabızlığa karşı iyi geliyor. Her bünye tipine iyi gelen maş fasulyesine mutfağınızda yer verip, pirinçlerinizi, farkı faydası olan basmatiyle değiştirmeyi deneyebilirsiniz.
Bu dönemin diğer bir problemi olan gribe karşı ise en iyi koruyucum doğru nefes almak, yardımcısı ise nasya yağım. Bütün hayatımız boyunca yaptığımız halde %90’ımızın yanlış yaptığı başka ne olabilir. Bebekken solunumumuz doğru olsa da zamanla ve stresle ne yazık ki bozuluyor ama onu düzeltmeyi bizi hayata bağlayan nefesimize borçluyuz. Diyaframın etkin kullanıldığı, burundan alınıp burundan verilen, ritmik nefes fonksiyonel solunumun kuralıdır. En azından burnumuzdan alıp, burnumuzdan vermeyi oturtsak bile organlarımıza giden oksijen miktarı artar. Akciğerlerimize ağızdan direk soğuk hava gideceğine, burundan geçerken ısınan ve burnun koruyucu filtresiyle temizlenen havayı göndeririz. Burnumuzun içini susam yağı veya içerisine başka aromaterapik yağlar da eklenmiş burun yağlarıyla nemlendirirsek hem koruyuculuğunu arttırır, hem de virüs ve bakterilere karşı koruyucu bir kalkan sağlarız. Böylece de hem daha rahat nefes alırız, hem de büyük ölçüde gripten korunuruz.
Yine içimizi ısıtmaya dönersek ısıtıcı özellikteki baharatlar bunu bizim için kolaylıkla sağlar. Karabiber, karanfil, kekik, kimyon, tarçın, rezene, zencefil, zerdeçal gibi baharatlardan sevdiklerimizi ve bize iyi gelenleri elimizin altında tutabilir, her yemeğe ekleyebiliriz. Bir de çorbasız sofra kalmasa, yanar o sindirim ateşimiz harla. Sabah kahvaltısında ve akşam yemeğinde sadece çorba içip, öğlen günün en zengin öğününü tüketmek ister kısa süreli kür olarak isterse mevsim rutininiz olarak uygulayabileceğiniz bir düzen. Burada bahsettiğim hazır çorbalar değil, zaten paketli gıdalarla vedalaşıyorduk.
Sona gelmişken vücudumuzu sıcak tutmayı, içimizi su ve bitki çayları ile, dışımızı ise yağlarla nemlendirmeyi, doğanın bize sunduğu kök sebzeler ile ve doğada yapacağımız yürüyüşlerle topraklanmayı ve köklenmeyi, yavaşlamayı, içe dönmeyi, farkındalığı hatırlatmak isterim. Sorularınız olursa mail adresimden veya instagram hesabımdan ulaşabilirsiniz. Sevgiyle ve sağlıkla kalın.